ÖLMEK BİR GÜN ÖZLEMEK HERGÜN

Özlüyorsunuz demektir…

Özlemek toplatılmış yasaklı bir kitabı okumakmış.

Sessiz notalardan, çığlık çığlığa bir şarkı bestelemekmiş özlemek. 

Nerede olursanız olun işte, yolda, denizde, karada hep onu düşünüyor, fırından yeni çıkmış bir ekmeği kim böldü ortasından? Diye söylenip, söylenirken de bir yandan içinize çekerek kokluyorsanız özlüyorsunuz demektir. 

Yelkovanı beyninizde mıhlanmış bir akrep gibi ruhunuzu sökuyorsa zaman, saç diplerinizde canınızı acıtan bir ağrı ile uyanıyorsanız, ve onsuz doğan güneşe çatıp saatleri bile aynı olmayan uzak şehirlerin adını içinizden geçiriyorsanız özlüyorsunuz demektir.

Kulağınızda sesi, dilinizde cümleleri, yüzünüzde gülüşünden kaynaklı bir bad-ı saba serinliği hüküm sürüyorsa ondan habersiz… İşte özlemek oluyor onun adı.

Ondan habersiz küsüyor, kırılıyor, surat asıp yine ondan habersiz, hiç sebepsiz yeni baştan affediyorsanız özlüyorsunuz demektir. 

Onun olmadığı yerde nihayetsiz bir kahra her gün milyon kere yüreğinizi gömüp gömüp şiirlere sığınıyorsanız özlüyorsunuz demektir.

Dalındaki her çiçek onun saçlarında, vitrinlerdeki en güzel kıyafet onun bedeninde, bildiğiniz en güzel koku onun teninde sarhoş ediyorsa sizi. Artık ölmekle yaşamak arasında sıkışmış kalmış uzaktan sevmek denen çilenin mütemadiyen özleyen aşkın çaresiz neferisin demektir.

Onun olmadığı yerde bir kapı aralığında arafta kalakalmış gibi bir canın dayanılmaz boşluğunu yaşıyor, o gülünce gülüyor,  o üzülünce ağlıyorsanız özlüyorsunuz demektir. 
 
Her türkü ona söylenmeli, her şiir ona yazılmalı ve her romanın kahramanı o olmalı diyorsanız özlüyorsunuz demektir.

Özlemek bir yaşam biçimi, bir sanat dalı ve onu özlemeden yaşanmaz deyip vuslatından çok firâkında içinizde yaşattığınız varlığıyla hemhal olmaktan ziyadesiyle bahtiyarsanız siz onu çok özlüyorsunuz demektir…

 
Bir ikindi vakti onunla ondan habersiz yaşanmamış yürüyüşleri anı olarak biriktiriyor, saçınızda gezinen serin rüzgarı onun eli sayıyor, çakırkeyf bir ruhun mest olmuş demlerini yaşıyorsanız ve içinizden kısa bir şiir geçiriyorsanız batmaya meyilli güneşe bakarak ve kızıyorsanız ona;

Kendiyle bir başına kalmış,

Sessiz ve titrek özlemim var benim

Bir Zeki Müren takılıyor kulaklarıma

" Sorma..." diyor 

" Sorma ne haldeyim "

ARKADAŞIM! ÖZLÜYÜRSUN DEMEK OLUYOR BU. 

Zor sanat şu özlemek. Sonra öğrenirsin özlemenin ölmek, ölmenin de özlemekten farklı olduğunu. Öldüğünde ne olur bilinmez ama özlediğinde nefes ala ala ölürsün. Yaşadığını hissede hissede kanın dolaşırken damarlarında ve sorarsın kendine 

“ya bu benim içimde mekan tutan da kimdir?”

Ve bilirsin ki  artık Cemal Süreya haklıymış;

“Özlemek ölmekten sadece iki harf fazla...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.