Porscheli aday adayı!

İllerde ve ilçelerde belediye başkanı olanlar oturduğu yerde oturuyor,  'Ben ondan daha iyi  belediye başkanlığı yaparım' diyenler aday adaylıklarını arka arkaya açıklamaya devam ediyor.

Son sözü partilerin genel merkezleri söyleyecek olsa da,  aday adayları reklamın iyisi, kötüsü olmaz mantığıyla siyasetin reklamcı yüzünü  kullanmayı tercih ediyorlar. Çoğu isterken, azı kazanırız, az da olsa bizim, çok da olsa bizim mantığıyla.

Hal böyle olunca da,  aday adayları da ortaya çıkışlarını bir hayli reklam dolu, bir hayli mitingi dolu yapma gayreti içine giriyorlar.

Reklam yapmak, insan toplamak,  insan ağırlamak ve insanları orada mutlu etmek o kadar kolay değil. Bunun için iyi bir bütçeniz olması gerekiyor. Daha aday adayı iken böyle bir bütçeyi gözden çıkartanlar, yüzde elli paralarını kaybetmek üzere olduklarını da gayet iyi biliyorlar.

Peki, aday adayları bu kadar şeyi göze alıp, paralarını daha aday adayı iken harcayabiliyorlarsa, buradan iki sonuç çıkar. Ya gerçekten vatandaşı çok seviyor,  ya da  gerçekten parayı çok seviyor.

Bir yerde belediye başkanı olmak, orada vatandaşın yerel sorunlarıyla ilgilenmekle eş değerdir. Yani vatandaşın,  yolu, kaldırımı, parkı,  bahçesi, evi, arabası vs. herşeyiyle yaşayabileceği bir şehri planlamaktır. Bu şehri planlarken de, adaletli şekilde planlamak ve şehirin gelişiminden kaynaklı rantı da eşit şekilde dağıtmak gerekiyor. 
Parası çok olan insanı, her zaman paylaşımdan ve bölüşümden yana olmadığını düşünmüşümdür. Marifet çok kazanmakta değil, çok paylaşabilmektedir. 

Cebinde milyonları olan bir adam, (hayali bir kişi) milyonlarını bırakıp, belediye başkanı niye olmak ister hep düşünmüşümdür.

Benim çöpümü toplamak için mi?

Benim kaldırımımı yaptırmak için mi?

Bana park yapmak için mi?

Benim yolumu düzeltmek için mi?

Bana su verebilmek için  mi ?

Benim havamı, denizi mi temiz tutabilmek için mi?

Milyonları bir araya getirmeyi başaran bir adam, önce milyonlarını, diğer milyonları düşünmesi doğal değil mi?

Hal böyle iken milyonları olan ve milyonlarını öncelikle düşünmek zorunda olan adam, geçimini zar zor sağlayan vatandaşın yukarıdaki yazdığım sorularıyla ne kadar dertlenebilir ki?

Hadi dertlendi,  bunun yanında kendisine her daim cazip gelen milyonlardan nasıl  uzak durabilir  ki?

Elinizi vicdanınıza koyun,  kafanızı da  o iki elin arasına düşünün.

Belediye başkanı seçeceğiniz kişinin ekonomik gücüne değil,  fikir gücüne bakın.

Zenginlikleriyle belediye başkanı olan, fakirlik haliyle düşünemez.

Fare ile peynirin  bir kısa hikayesi vardır.  Farenin 10 cm ötesine koca bir peyniri koymuşlar ve farenin o peyniri yemesini beklemişler.

Aradan geçen saatler içinde farenin o çok sevdiği peyniri yemek için hiç  bir hamle yapmadığını görmüşler.

Hikaye bu ya, sormuşlar fareye  neden yemedin o güzel, koca peyniri diye.

Hikaye bu ya farenin cevabı, 'Peynir büyük, mesafe kısa. Bu işte bir kıllık var' olmuş.

Bu hayal hikayeden bir başka gerçek hikayeyle de yazıma son vermek istiyorum. 

Küçük bir çay ocağında çay  içmek için oturdum. Sahibini de tanımam, içinde benim gibi çay içine iki, üç kişiyi de. Oturanlardan birisi nereden başladığını kaçırdığım cümle sonunda aynen şunu söyledi.

'Abi adam meclis üyesi ve altında Porsche arabası var. Mahalleye geldi ve yeniden meclis üyesi olacağını belirterek, gecekonduda yaşayan, asgari ücretle geçinen ve bazen kahvaltı sofrasına zeytin ve peyniri aynı anda koyamayan insandan oy istedi. Porsche’sinden daha utanmadan!'

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.