YAZMAK VE YAZABİLMEK SANATIN BİR TIK ÖTESİDİR!

Yazmanın önemini, biz gazeteciler ile bize yazmayı öğreten değerli öğretmenlerimiz çok bilirler.

Atalarımızda bilirler, ‘Söz gider, yazı kalır’ deyimiyle.

Gerçekten şu yalan dünyadan giden gidene de, giderken arkasında bir iz bırakanlardan olmak için illaki yazmak gerekiyor.

Konuşmak değil!

Yazarak bir şeyleri anlatmak, yazarak bir şeylerin varlığını göstermek, yazarak bir şeyleri icat etmek başlı başına bir hayat tecrübesi, bir bilgi birikimi ve bir erdemliktir.

Uzun yıllar gazetecilik yaparken, hep kısa metrajlı haber yazıları yazarken, bazen haberin konusu olan olayın etkisinde kalıp, uzun uzadıya yazdığım haberler de oluyordu.

Değişen dönemlerde, değişen haber müdürleri haberin uzunluğundan şikayetçi oluyorlardı. Doğal olarak çünkü onların düşüncesinde, gazetenin belirli alanına girecek kadar hikayenin özü gerekli ve okuyucuya da.

Kısa yazmalar kesmeyince roman yazmaya karar verdim. İlk romanım olan Aynalı Oda’yı tam 3 yılda, 4 yüz küsur sayfa olarak yazdım ki, bittiğinde ben de, haber müdürlerinin yaptığını yapıp, kendi kendime ne kadar çok yazmışım dedim.

Sonra ikinci romanım ‘Derin’, sonra üçüncü romanım ‘Islak Cinayet’ ve en nihayetinde geçtiğimiz aylarda yayına giren dördüncü romanım ‘Siyah Koltuk’.

Hepsi İzmir’de yaşanan, İzmir de sonları olan gerçek olaylar.

Anlayana, özümseyene ders, anlamayana ise ters gelecek romanlar.

İlk romanımı yazdığımda bana güdüleyerek destek olan bir dostum, kardeşim vardı.

‘Yaz Ali yaz. En iyisi yazmak, yazabilmek’ diyen dostum Avukat Yusuf Akın, her sözünde olduğu gibi bu sözünde de, düşündüklerinin ne kadar arkasında olduğunu gösterdi.

269826347-4604309232980469-492747776095964945-n.jpg

Geçtiğimiz günlerde ‘Mor Böğürtlen Müzesi’ isimli son kitabı yayına girdi.

Bana dediği gibi, kendisi de durmadı, yazdı, yazdı.

Bugün İzmir’in Alsancak’taki en seçkin kitapevi olan Yakınkitapevi’nde imza etkinliği var.

Sadece sevenleri olarak bizler değil, ne yazdığını merak eden, yazdıklarından bir ders almaya çalışan bütün kitap okuyucularının orada olacağına eminim.

Avukat Yusuf Akın’ın sözlerini canlı olarak dinlemek ayrıcalıktır, bunu dinleyenler, dinlemek için onu Alsancak’ta bulmaya çalışanlar bilir.

Ama Avukat Yusuf Akın’ın yazdıklarını okumak, okuduğundan hayata bakış açısı çıkarmak ise daha büyük bir ayrıcalıktır.

Bugün 4’de ‘Mor Böğürtlen Müzesi’ne gideceğim.

Gelmek isteyene müzenin kapısı açık.

Kalemine sağlık yazan, yazar dostum Avukat Yusuf Akın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.