Bir kahve içelim

Bilenler biliyor. Kahve arkadaşlarım, kahve dostlarım, kahve sırdaşlarım, kahve keyfim vardır benim.

Derdi olanlar, paylaşmak isteyenler, çare arayanlar, keyifli vakit geçirmek isteyenler, mis gibi kahve kokusunun davetine dayanamayanlar bana kahveye gelirler. Valla bu konuda mütevazı olamayacağım.
Hoş sohbet ve keyifliyimdir... Kahveyi de bol köpüklü yaparım. Daha ne olsun...

Bu kadar girizgah niye?

Telefonum çaldı ve karşıdan şöyle bir nida... Geliyorum kahven var mı? Vaktin var mı? Bir kahve içelim. Olmaz mı dedim... Sana anlatacaklarım var. Sen bile bana, yok artık bu kadar da olmaz diyeceksin... Kahveyi hazır tut az sonra yanındayım anlatacaklarım var dedi Nilşah...

Yine bir dost ve yine bir bam teli...

Niye bu kadar mutsuzuz. Dahası bu mutsuzlukta niye bir yol, bir çare, bir çıkış bulmuyoruz. Sadece ve sadece şikayet ediyoruz. Etrafına bir bak herkes şikayette... Şikayet var ama gerisi yok, kimse çabalamıyor, kimse uğraşmıyor herkes her şeyin çözümlü ders kitabı gibi olmasını istiyor.. İnsanlar, sorun olsun ama sorunun çözümü de yanında sunulsun istiyor. Oldu...

Herkes durumundan hoşnutsuz. Ama çabaya gelince yok. Herkes düzensizlikten şikayetçi... Ama kimse kendini düzeltmeye çabalamıyor, herkes işinden mutsuz ama daha iyi ne yapabilirim diye düşünmüyor dedi Nilşah... Valla haklısın dedim... O da ardından ekledi... Sana bunları anlatıyor, serzenişte bulunuyorum gibi görünse de korkma her şeyin çözümünü buldum dedi.

Çünkü benim hayatımda düsturumdur bilirsin, sorunu illaki çözmeye çabalarım. Bir soruna çözümle yaklaşmıyorsan sen de o sorunun parçasısındır. E ben de bu soruna çözüm de üretiyorum merak etme bak dinle...

Şimdi, hayatından memnun olmayan kişiler var ya etrafımızda. Hani otobüste, komşuda, akrabada, işinin başında, arkadaşlarında, dostlarında, ev kadınlarında, öğrencilerde veya durumundan memnun olmayan kim varsa... Onları alacaksın fiziki olarak ağır bir işe vereceksin bak bakalım halinden memnun olacak mı olmayacak mı?

Güldüm... Bu da bir bakış açısı, bu da bir çözüm tabi Nilşahcım dedim...

O anlatmaya devam etti... Bir eli yağda bir eli balda ev kadını, halini beğenmez daha fazlasını ister. Sabah, erken kalkmak istemedim sınava girmedim diyen öğrenci halini beğenmez... Çalışan işini beğenmez. Akraba senin ev sahipliğini beğenmez... Herkes daha fazlasını daha fazlasını ister. Ama iş, kişinin kendisine gelince sorumluluklarımı yerine getiriyorum mu diye acaba dönüp bir kendine bakıyor mu? Hayır... Kimse külahını önüne koyup bir özeleştirisini yapmıyor maalesef...

Dediğim gibi memnunsuzları alıp, çok değil bir hafta tarlaya çalışmaya göndereceksin. Tarlada, sabahın dördünde ve öğlen sıcağında bir hafta çalıştıracaksın bak bakalım hayatında neler değişir. Spora gidip o kadar parayı verip hala mutsuzluğa devam edeceğine gerçekten çalışarak, tarlada bedenen yorulsun bak bakalım akşam kafada ne bir dert kalır ne de bir tasa... Kafayı yastığa koyar koymaz uyumazsa ben buradayım... Tekrar konuşuruz dedi... Ve konuşmaya kaldığı yerden devam etti...

Hayatında neleri es geçtiğini, nelere gereksiz kızdığını, gereksiz yollara girerek hayatı neden es geçtiğini, şükür sebeplerini bak bakalım görüyor mu? Görmüyor mu?

Hayat kısa, mutluluk uzun ama seçim de senin. Neyi seçeceksin hangi yoldan gideceksin işte bu seni bağlar doğru değil mi diye tekrar sordu Nilşah...

Haklısın arkadaşım hem de çok haklısın dedim. Bedenen yorulan bir iş yapsınlar bakalım ne olacak. Sabah güneş doğmadan yollara çıkıp akşam da gün batarken evde olsunlar denemesi bedava...

Hayat bizleri ezip geçerken, mutlulukları, güzellikleri kaçırmamak lazım Nilşahcım...

Hayat, günümüzde gerçekten zor. Hem maddi hem de manevi... Ama tüm bunlara rağmen yaşamak her şeye değer... Bu çaba asıl olan değil midir?

Her şeye rağmen herkese rağmen kendi yolunu çizmek o yolda ilerlemek dünyanın hangi seyahatinden daha az kıymetli olabilir ki?... Hele o çizdiğin yolda kendi seçtiklerin de varsa değme keyfine...

Hadi bakalım iki saat önce sinir kahveleri içmiştik şimdi de keyif kahveleri içelim. Bu sefer kahveler senden, ben balkona çıkıp hayatın yollarına bakmak istiyorum... Temiz ve derinden bir nefes almak istiyorum... Manzara da güzel ama görmek istersen...

Kahveler köpüklü geliyor diye seslendi Nilşah...

Şu hayatta kahvelerinizi, sinir kahvesi olarak mı yoksa keyif kahvesi olarak mı almak istersiniz? Bence öncelikle onun kararını vermek lazım.

Siz kararınızı verirken ben Nilşah'ın bol köpüklü yaptığı kahvemi yudumlamaya gidiyorum...

Haftaya yeni yazımda görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.