Sevdiye AKTEKİN

Sevdiye AKTEKİN

Göç Meselesi

Sene 1989, Yer Bulgaristan. Fetih yıllarında Osmanlı’nın iskan politikası sonucu o bölgeye yerleştirilen halk son yıllarda ciddi bir tehdit altındadır. İnsanların uğradığı saldırı tek yönlü değildir. İsimlerine, dini kimliklerine, kültürel değerlerine aynı anda yapılan bu saldırılar, yıl 1989 a geldiğinde aynı zamanda canlarını kaybetmeleri ile devam eder.

Tüm Dünya’nın görmezden geldiği o yılların iç yüzünün nasıl olduğunu az çok Naim Süleymanoğlu’nun hayat hikayesinin anlatıldığı filmde izledik. Ailesi o yıllarda bu olayları yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki şiddetin dozunun hayal bile edemeyeceğiniz boyuta ulaşan kısımları da var. Sonuç olarak Turgut Özal 1989 da “Ana Vatan”ın kapılarını açtı ve Bulgaristan’da yaşayan Türkler için göç süreci başladı. Aslında orada yaşayan insanlar Türkiye’ye isteyerek gelselerde bu göç “sınır dışı edilmek, Zorunlu göç” şeklinde isimlendirildi.

Aynı yılın özellikle yaz aylarında 350 bin kişi ülkeye geldi. Gelirken yanlarında biriktirdikleri altınlarının, paralarının getirilmesine izin verilmedi. Evlerini, hayatları boyunca uğruna çalıştıkları her şeyi bırakıp, ellerinde birer çanta kucaklarında evlatları bilmedikleri ama öz vatanımız dedikleri yere geldiler.

Bulgaristan’da yaşarken Türk oldukları için dışlanırlarken burada da onlara “Bulgar, Bulgar Türkü” dendi. Hiç bir yere ait olamamak zor bir şeydi ama o insanlar hiç kimsenin malına, canına zarar vermeden ülkenin düzenini bozmadan çalıştı. Zaten ait oldukları topraklara çalışa çalışa, ilmek ilmek dokuyarak yerleşti.

Öyle ki artık onlar hakkında konuşurken herkes “çalışkan”lıklarına vurgu yapar duruma geldi.

Son günlerde ülkeye gelen sığınmacılar hakkında konuşurken zamanında da aldık diyerek Bulgaristan’dan gelenleri ima edenlere söylemek istediğim şey benzetmenin aynı kulvarda olmadığı.

1- Onlar mülteci değildi. Bulgaristan’dan gelen Türkler zaten yüzyıllarca yaşadıkları topraklarına döndü.

2- Kendi ülkelerine yerleşirken çalmadı, kırmadı ve düzen bozmadı.

3- Hiç kimse evimin önünden çocuğum kaçırılır mı diye korkmadı.

“Muhacir diye küçümsenenler, tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani düşmanla sonuna kadar dövüşenler çekilen ordunun ricat hatlarını sağlamak için kendilerini feda edenler ve düşman karşısında kaçmak, çekilmek nedir bilmeyenlerdir. Muhacirler kaybedilmiş ülkelerimizin milli hatıralarıdır.” Mustafa Kemal Atatürk.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum