Emre İşgüzar

Emre İşgüzar

Güvercin yüreği

“İyi nöbetler Aylin Hanım.”

“Teşekkür ederim.”

“Hadi bakalım katta kimse kalmasın. Ziyaretçilerimizi de bekleme salonuna alalım.”

Akşamın yaklaşması ile yine hastane koridorlarında aynı cümleler yankılanmaya başlamıştı. Aylin Hemşire nöbet mesaisine gelmiş ve nöbeti devralmıştı. Aylin Hemşire on yıldır aynı hastanede yoğun bakım ünitesinin sorumlu hemşiresiydi. Hemen her gün gündüzleri evde çocukları ile ilgilenir, gece çocuklarını eşine teslim eder ve hastaneye nöbete giderdi. Yoğun bakım onun için hayatın kalbiydi. Hastalığın, yaralanmanın, ameliyatların ve sonrasında gelişen rahatsızlıkların hemen hemen hepsine tanık olmuştu. Neler neler görmüştü meslek hayatı içinde. Belki de babasını erken yaşta kaybetmesinin verdiği etkiden olacak ki çocuk ve yaşlı hastaların ayrı bir yeri vardı gönlünde. Hastaların hepsi tabi ki çok önemliydi tabi ki hepsi çok acılar içindeydi. Ancak yaşlı hastalar ve çocuklar onun hassas noktasıydı.

Öyle zamanlar olurdu ki hastaları ile artık arasında sevgiden dostluğa uzanan köprüler kurardı. Hatta hâlâ sağlığına kavuşup taburcu olanlardan görüştükleri bile vardı. Bugünlerde ise kurduğu sevgi köprüsü Niyazi Dede’yleydi. Niyazi Dede müstakil evinin damından düşmüştü. Kalçasında kırıklar vardı. Kaburga kemiği kırılıp akciğerine batmıştı. İç kanaması olmuştu. Şükür ki ambulans tam zamanında yetişip hastaneye taşımıştı Niyazi Dede’yi. 

Niyazi Dede, Aylin Hemşire’nin son gözdesiydi. Çünkü babasının adını taşıyordu ve yaşı artık epey ilerlemişti. Adeta Niyazi Dede'ye gözü gibi bakıyordu. Niyazi Dede 13 gündür yoğun bakımdaydı. Her geçen gün durumu daha iyiye gitse de ara sıra aniden gelişen komplikasyonlar sayesinde zor anlar yaşıyordu. Konuşmaya başladığında ise ilk kısa sohbetlerini Aylin ile yaptı. Aylin ilk andan itibaren hiç başından ayrılmamıştı. Gözleri kapalı olsa da yüreği ile görüyordu olup bitenleri Niyazi Dede.

“Niyazi Dede nasılsın? Rahatın nasıl?” İlk soruyu Aylin sordu.

Kısa cümleler ile de olsa Niyazi Dede cevap verdi ancak hâlâ eski gücünde değildi. Belli ki daha çok zamana ihtiyacı vardı. Aylin Hemşire ara sıra nöbetlerde bilincinin açık kalması için onunla sohbet ediyordu. Sohbetler dilde kısa sürse de yürekte daha uzun cümleler kuruluyordu. İkisi de biliyordu ki dil sussa da kalbin yüz gözü vardır ve gözler asla susmaz. Günler ilerledikçe ve Niyazi Dede’nin durumunda toparlanma oldukça doktorlar aralarında daha sık görüşüyorlardı. Sonunda beklenen karar geldi ve Niyazi Dede’yi servis odasına aldılar. Artık tek kişilik odasında daha rahat ve daha huzurluydu. Artık kızları yanında refakatçi olarak kalabiliyordu. Bu geceki ilk ziyaretçisi ise kimsesizliğin yolunu aydınlatan o sevimli haliyle Aylin Hemşireydi. Niyazi Dede’yi ziyarete geldiğinde hastanedekiler geceyi uyutmuştu ve hastane sessizliğe gömülmüştü. Başladılar kısa kısa sohbetlere. Sohbet ilerledikçe konu Niyazi Dede’nin düşme anına gelmişti. Niyazi Dede düştüğü günün sabahında aşırı terleme ve yüksek şeker ile uyanmıştı. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anlamıştı ancak yaşlılık her şeye yetişmeye engeldi. Bazen yeterince gücün olmuyordu. Bazen de yaşamaya hevesin olmuyordu sadece saatler geçsin istiyorsun. Niyazi Dede anlatmaya başladı. 

“Sabah uyanmıştım. Damdan sesler geliyordu. Damda benim güvercinlerim vardı. Çıktığımı hatırlıyorum. Kümesin karşısında durdum kuşlarda bir huzursuzluk vardı; ama gördüğüm bir terslik olmadı. Biraz konuştum onlarla sonra arkamı dönmem ile başımın dönmesi bir oldu sanki birisi bana tokat atıp aşağıya itekledi sonrasını ben bilmiyorum sen biliyorsun,” dedi. Aylin güldü. 

“Haklısın, şimdi ben seni rahat bırakayım sen biraz dinlen,” dediği sırada Niyazi Dede boğazındaki güvercinlerinin özlemi ile tıkanan sesinin arasından Aylin Hemşire’ye seslendi.

“Ben ne zaman eve giderim? Güvercinlerin suyu yok, yemi yok. Kızlara söylesem onlar anlamazlar. Bilmezler. Ben ne zaman çıkacağım?”

“Sabah doktor gelince sorarız, şimdi sen dinlen,” dedi ve ışığı söndürüp odadan çıktı. Niyazi Dede hastalığında verdiği güçsüzlük ile hemen uykuya daldı. Aylin Hemşire de odasında geçmiş günlerinin arasına daldı. Babası ile geçirdiği günleri anımsadı. Gözleri doldu. İçinden bir dua okudu rahmetli babasına. ‘Zamansız gittin babacım’ dedi ve gözlerini yumdu. Sabah aşçıların hastalara kahvaltıları dağıtma sesine uyandığında hastanedeki herkeste farklı bir gülümseme vardı. Aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Elleri ile pencereleri gösteriyorlardı. Niyazi Dede’nin odasının pencere kısmında güvercinler dönüp duruyorlardı. Beyaz olanlar taklalar atıyordu. Gri yeşil karışımlı olanlar pencere kenarlarına kadar gelmişti. Aylin Hemşire hemen yerinden kalktı ve hızla odaya girip pencerenin perdesini, özlemin ve sevginin örtüsünü açıyordu. 

“Bak bakalım misafirlerini tanıyacak mısın?” dedi. Niyazi Dede kısık kısık gözlerini açtı, yavaşça çarpan kalbi birden hızlandı yatağın orta yerine doğru doğruldu.

“Kuzularım. Evlatlarım geldiniz demek. Kınalım, kar beyazım, süslüm nerelerde kaldınız?” dediği anda iç kanama ile içine dolan bütün kanları kustu gözlerindeki yaşlar ile.

Her zamankinden daha sağlıklı daha mutlu daha huzurlu oldu sanki. Güvercinlerine kavuşunca. Var mıydı sevdiğini görmek gibisi? Var mıydı özlediğine kavuşmak gibisi? Ağlatır insanı tabi ki kavuşmak. Sonra da utandırır gözleri baktırmaz yüz yüze sevdaya.

Niyazi Dede hepsini camın ardından sevdi. Öptü. Kokladı. Sonra yolcu etti. Aylin’e döndü ve yineledi isteğini. 

“Çıkarın beni buradan artık gideyim,” dedi.

“Doktor gelince bakacağız Niyazi Dede, bana göre de artık gidebilirsin,” dedi.

Biraz sonra doktor geldi. Niyazi Dede ile konuştu. Kısa sorularla bilincini test etti. Kan değerlerini gördü. Muayene etti ve doktor da hemşiresi ile aynı fikirdeydi. Sonunda Niyazi Dede’nin eve dönme zamanı gelmişti.

Kızlarına haber verildi. Niyazi Dede toparlandı. Çıkış işlemleri yapıldı. Niyazi Dede evine, çiçeklerine, kuzularına kavuştu.

Aylin bir dost daha kazanmanın ve hayata dönen bir hastasının daha mutluluğunu yaşarken. Niyazi Dede ise ikinci hayatının ilk günlerine doğru yola çıktı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.