Dr. Taner Akman
Habıt De Médecın: Bilimin bedene bürünmüş hali
Tıp tarihine meraklı olanların yakından bildiği bir illüstrasyon vardır: Habit de Médecin. 18. yüzyılda çizilmiş bu eser, bugün Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Tıp Müzesi’nde (National Library of Medicine) sergilenmektedir. İlk bakışta tuhaf ama büyüleyici bir portredir. Bir insan figürü, ama alışılmış bir insan değil; tıbbın kendisi, insan suretinde resmedilmiştir.
Bu figürün kafasında, tıbbın aklı ve ruhu olarak kabul edilen İbn-i Sina bulunur. Orta Çağ’da Avrupa tıbbını yüzyıllarca etkileyen El-Kanun fi’t-Tıbb kitabının yazarı olan bu büyük hekim, aklın ve bilimsel sorgulamanın simgesidir. Tıp figürünün başına yerleştirilmesi, bilimin yönünü belirleyen bir pusula gibi düşünülmelidir.
Sağ kolunda Galenos yer alır. Antik Roma döneminin en etkili doktoru olan Galenos, anatomi, fizyoloji ve farmakolojiye dair görüşleriyle yüzyıllarca “otorite” kabul edilmiştir. Sağ kol oluşu tesadüf değildir; çünkü o, tıbbın eyleme dökülen tarafını yani pratiği temsil eder.
Sol kol ise Hipokrat’a aittir. “Tıbbın babası” olarak anılan Hipokrat, etiğin, vicdanın ve gözleme dayalı klinik düşüncenin sembolüdür. Onun bu figürde sol kol olarak resmedilmesi, kalbin bulunduğu tarafı temsil eder; yani tıbbın vicdanını, insanî yönünü.
Vücudu kitaplardan oluşur. Her bir kitap, dönemin önemli tıp otoritelerinin isimlerini taşır. Bu detay, bilginin insan bedenine giydirilmiş halidir adeta. Tıp, sadece bir meslek değil; binlerce yıllık birikimin, gözlemin ve denemenin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Bilgi, burada bir zırh gibi giyilmiştir; hekimin koruyucusu, rehberi ve kimliğidir.
Masadaki tütsü ve duman ise tıbbın metafizik geçmişine bir göndermedir. Henüz bilimsel laboratuvarların olmadığı çağlarda, ilaç ve dua, gözlem ve sezgi bir aradaydı. Tıp, hem aklın hem inancın sınırlarında yürüyordu.
Bu illüstrasyonun derinliği, sadece dönemin tıp anlayışını değil, aynı zamanda bilimin felsefesini de yansıtır. Her dönemde bilgi katman katman birikir, eskiyle yeninin çatışmasından yeni sentezler doğar. İbn-i Sina’nın aklı, Galenos’un sistemi, Hipokrat’ın vicdanı birleştiğinde, ortaya modern tıbbın temelleri çıkar.
Bugün laboratuvarlarda, yapay zekâ destekli teşhis sistemlerinde ya da genetik araştırmalarda çalışan her bilim insanı aslında bu çizimin içindedir; o insan bedeninin yeni bir hücresidir. Tıp hâlâ yaşayan bir organizma, bir düşünce bedeni olmaya devam eder.
Habit de Médecin, bize şunu hatırlatmak ister: Tıp sadece hastalıkla değil, insanın kendisiyle ilgilidir. Çünkü insanı anlamadan hiçbir hastalığı tedavi edemezsin. Ve bilimin özü, insana dönüp bakabildiği sürece canlı kalır.


Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.