Sevdiye AKTEKİN

Sevdiye AKTEKİN

Hayata Engel Yok

Sabah gözlerimizi araladığımızda, hava bulutluysa mutsuz kalkıyoruz bazen. Hatta yağmurlu günlerde evden çıktığımızda kirlenen ayakkabılarımızdan nefret ediyoruz. Hayatımızı dış etkenlerle o kadar bağlantılı geçiriyoruz ki en ufacık bir olumsuzlukla günümüzü mahvedebiliyoruz. Rengarenk günleri siyah beyaza çevirebiliyoruz.

Oysa renkleri tanımadan kalbi rengarenk olan insanlar var. Dışarısını hiç görmeden sadece kalbinin sesine göre yaşayanlar.

Mesela doğumundan beri görmediği için renkleri tanımasada, sınırsız bir hayal gücü vardı Mert’in. Yürümek için kullandığı değneği değildi sadece ona yardımcı olan. Kuvvetli hisleri, müthiş bir duyma becerisi vardı.

Fatma doğduğundan beri duyamıyordu. Ali’nin sağ bacağında sorun vardı. Elif doğumundan beri tek koluyla devam ediyordu hayatına. Çevremizde böyle farklılıkları olan onlarca tanıdığımız var.

Türkiye'de ise Ulusal Engelli Veri Taban'ına göre engelli birey sayısı 1.559.222. Ancak resmi olmayan rakamlara göre %13 düzeyinde, 9 milyon olduğu söyleniyor.(2021)

Peki bu farklılıklar engel miydi yaşamaya? Bunlar hayallerimizi engeller miydi?

Sümeyye Boyacı’nın yüzme şampiyonasında Avrupa’dan altın madalya ile dönmesine engel olmadı.

Bugün Aşık Veysel dediğimizde hepimizin saygıyla eğilmesine engel olmadı gözlerinin görmemesi.

Çok büyük başarılara da gerek yok aslında. Biz tüm organlarımız sağlıklıyken her zaman başarılı mıyız? Hep övünülecek şeyler mi yapıyoruz mesela? Bu insanların hayatlarına sıkıca bağlanıp kendilerini mutlu etmek için yaşamaları yeter. Hepimiz aslında mutlu olmak için yaşamıyor muyuz? Farklılıkları o insanların mutluluğu arayışlarına engel değil.

Böyle farklılıklara sahip insanların hayatlarını engelleyen ne biliyor musunuz? Bizleriz. Sanki hayat bizim etrafımızda dönüyormuş gibi düşünenler. Engelli geçişlerinin önüne arabamızı park eden şoförler, görme engelliler için kaldırımlara yapılan sarı şeritlere tezgahlarını taşıyan esnaflar, sırf farklılıkları var diye onları iş yaşamının dışında tutmaya çalışan işverenler...

Onların hayatlarını kolaylaştırmanızı istemiyor bu insanlar. Sadece zorlaştırmamamızı, onların alanlarını işgal etmememizi bekliyorlar.

Üstelik engelin sadece doğumdan gelmediğini de biliyoruz hepimiz.

Normal uyandığımız bir günde, sıradan, sıkılmış hayatımızın içinde işe giderken geçirebiliriz o kazayı. Bir gün önce koşuşturmaktan yorulan bacaklarımızın, tekrar yorulmasını ne kadar dileyeceğimizi bilmeden küfrederiz yoğun iş temposuna.

Belki bir gün önce önemsemeden gasp ettiğimiz o kaldırıma ihtiyacımız olur ertesi sabah. Hayat, yarın ne getireceğini bilmeden devam eder.

İzmit depreminde bir kol ve bir bacağını kaybeden bir hanımefendiyi dinledim. “Hayata daha sıkı sarılıyorum.” demişti. Tek eliyle ördüğü örgüleriyle haber kanallarına konuk olmuş ve sonrasında yurt dışına bu ördüklerini ihraç etmeye başlamıştı. Kendisiyle beraber böyle farklılıkları olan insanlara iş kapısı açmayı da başarmıştı.

“30 yılımı sağlıklı ve tam geçirdim ama böylesine başarılar elde edemedim.” demişti. Engel bizim kendimize koyduğumuz şeydi. Engel yapabileceklerimizin sınırlarını bilmemek, kendimizi tanımamaktı. Hayal edememekti asıl engel, kendimize inanmamaktı.

Engelli haftasını kutlamak değil çözüm. Çözüm bu hafta ve diğer haftalarda onları anlamak, onların hayatlarını kolaylaştıracak çözümler aramak. En azından zorlaştırmamak için biraz olsun duyarlı olabilmek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum