Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

Mutsuzluk

Yeni bakış açıları arıyorum kendime.

Belki bulursam bambaşka görebilirim olanları.

Kadere inanmaya çalışıyor zihnim. Tekrar ediyorum, kader, kader, kader.

Zihnim reddediyor tabii.

Olan oldu, bitti tamam şeklinde bir bakış açısına geçiyorum.

Zihnim onu da elinin tersiyle ittiriyor.

Arayışım boşuna. Başka bir bakış açısı yok zaten. Yoruma açık değil ki konu. Birden fazla doğrusu yok. Doğru tek.

Öyle olunca da bana düşen ağlamak, üzülmekle yine baş başa kalıyorum.

12 saate yakın haber izliyorum. Yorum yapan haber kanallarını değil, bende hep Fox açık.

Çünkü orada mikrofon hep deprem bölgesinde.

Acıdan çıldırmış insanları izliyorum. Çare için avaz avaz bağıran insanları.

Çare varken aslında çarenin önüne engel koyuluşunu hayretle, sinirle izliyorum.

Gökhan Zan diyor ki, çadırlar geldi ama ulaşamıyoruz. Çünkü adını yazdırmayana çadır yok.

Hava sıfırın altında, üst baş yok, iki adım atmaya hali olmayan insanlar adını yazdırmadığı için çadır yok.

Diyelim ki ihtiyacı olmayan geldi aldı. Versen ne olur yahu? Tut ki on çadırdan ikisi sahtekara gitti. Onun hesabını yapacak durumda mıyız? Git kendin teslim et o zaman, madem inanmıyorsun.

Can çıkmış, adam orada aç susuz donmuş, yorulmuş ama yine bürokratik bir şeylere takılıyor. Gökhan Zan delirmesin de kim delirsin söyleyin?

Ben izlerken delirip tepiniyorum.

Yardıma gelmiş onlarca araç var, müsaade yok. AFAD izin verecek deniyor.

Delirmek böyle bir şey olmalı.

Çadırlar var ama yok.

Yetersiz. Üçüncü gece de çadır olmaması normal bir durum mu?

İlk geceyi anlatım, ikinciyi amlarım, üçüncüyü anlamamı beklemesin kimse.

İnşaat ustaları iki gündür yardıma gitmek için yalvarıyor.

Diyorlar ki, demir kesmeyi afad nerden bilecek? Gergin demiri kesmeyi kim bilebilir? Betonun susuz yeri var, sulu yeri var, bunu inşaatçı bilir. Yalvarıyorlar ya, bir el vermek için yalvarıyorlar.

Neden cevap hayır?

Mantık bulmak için çabalıyorum. Ciddi söylüyorum, beynim vızır vızır. Üç gündür haber karşısından kalkamadım. Belki birisi çıkar sorularıma yanıt bulurum belki diye bekliyorum.

Kimsenin verecek bir yanıtı yok.

Tuvalet lazım, seyyar tuvalet lazım.

Şimdi soruyorum.

Bu ülkenin dev holdingleri, lojistik firmaları var. Eski bir lojistikçi olarak organizasyon yapmanın profesyonel bir firma için oldukça basit olduğunu biliyorum.

Şimdiye kadar oraya seyyar tuvaletleri sıra sıra dizmek hiç sorun olmazdı. Bir tıra bakar bu.

Ülkede çadır mı kalmadı mesela, yurtdışından acil kargo statüsü ile 12 saatte ulaşması çocuk oyuncağı. Gümrüğe bile takılmadan geçirirsin.

İstemek lazım yani. İsteyince çareler sonsuz.

Çünkü yıl 2023. Nerdeyse uzaya gideceğiz. Uzaydan evvel Hatay'a tuvalet koysak daha iyi.

Alaçatı Fahrinin yeri.

Meriç Keskin ile birlikte tır çıkardılar ekipçe. Sıcak çorba gitti evvelsi gün. Yani hemen ikinci günün sabahı.

Gidince fırınları açtırdılar. Taze yemek yapıldı.

Hani nerde zincir restoranlar? Nerde bir lahmacunu bin liraya satan sosyetikler?

Big Chef's baktım bir şey yapmış mı diye, yok.

Midpoint?

Günaydın et?

Köfteci Yusuf?

Aklıma gelenler bunlar. Baktım bir hareket yok.

Pek beğenmediğim Nusret tırını çoktan göndermiş, bravo.

Bir balık restoranı çorba götürmeye gidiyorsa, zincir restoranlar deprem sokaklarını yemekler doldurup taşırırdı.

Olmadı.

Turkcell sınıfta kaldı. Bir de dalga geçer gibi 1 gb hediye gönderdi.

Çok sorum var, hiç yanıtım yok.

Sadece üzgün, kızgın ve mutsuzum.

Önceki ve Sonraki Yazılar