Dr. Taner Akman

Dr. Taner Akman

Plüviofili: Yağmurla Gelen Huzur

Bazı insanlar vardır, gökyüzü karardığında içleri aydınlanır. Gri bulutlar birer huzur perdesi gibi üstlerine kapanır, dünya sessizleşir, şehir soluk alır. İşte o insanlar plüviofildir; yağmuru hava olayı değil, ruhsal denge olarak görürler. Onlar için yağmur, bir ses değil, bir sığınaktır.

Yağmurun kokusu vardır; toprakla karışmış yaşamın kendisi gibi. Bilim buna “petrikor” der ama kalp onu başka tanır. Çocukluk anılarıyla, soba tütüsüyle, pencere kenarına sinmiş sessizlikle karışır. Yağmurun sesi ise başka bir mucizedir. Düzenli, yumuşak, öngörülebilir… Sinir sistemine “sakin ol” der gibi. İnsan farkında olmadan nefesini uzatır, kalp yavaşlar, zihin dinginleşir. Aslında yağmur, modern hayatın hızına karşı doğanın sunduğu terapi seansıdır.

Bir hekim olarak biliyorum ki bu sadece romantik bir eğilim değil, aynı zamanda fizyolojik bir rahatlamadır. Yağmur havası havadaki tozu, poleni yere bastırır; solunum daha kolaylaşır, baş ağrısı hafifler. Ancak her güzel şey gibi, yağmurun da dikkat isteyen tarafları vardır. İlk damlalarla havaya karışan kimyasal kokular astımlılar için zorluk yaratabilir. Uzun süren nem küf ve sinüzit şikayetlerini artırabilir. Migreni olanlar ise ani basınç değişimlerinde rahatsızlık duyabilir. Yani yağmurdan korkmaya gerek yok ama onunla dost olmanın kurallarını bilmek gerekir.

Psikolojik açıdan plüviofillerin farklı bir ritmi vardır. Onlar güneşli günlerin “yetişmeliyim, başarmalıyım” baskısından uzak dururlar. Yağmur, onlara yavaşlamayı öğretir. Herkesin kaçtığı anda sokağa çıkmak, yalnızlığın tadını çıkarmaktır. Gri gökyüzü onlar için boş bir tuvaldir; hayal kurmak, yazmak, düşünmek için en uygun zemin. Birçoğu sanatçı, yazar ya da iç dünyası zengin insanlardır. Çünkü yağmur, dış dünyanın gürültüsünü susturur, iç sesleri yükseltir.

Yağmurun insan ruhuna iyi gelmesinin nedeni belki de budur: dışarıdaki karmaşayı temizler, içerideki sesi netleştirir. Plüviofiller için damlaların sesi müziktir, toprak kokusu huzurdur, gri gökyüzü sadeliktir. Güneşin değil, gölgelerin içinde güzelliği bulurlar. Onların dünyasında mutluluk gürültüyle değil, sessizlikle ölçülür.

Tıbbi açıdan baktığımda yağmurun bir reçetesi bile vardır: kısa bir yürüyüş, ardından kuru giysiler, sıcak bir içecek, sessiz bir köşe. Bu kadar basit bir rutin bile beyinde mutluluk kimyasallarını artırır, kortizolü düşürür. Uyku sorunları olan hastalarıma bazen öneririm: “Yağmur sesini dinleyin, beyninizin ritmini ona bırakın.” Çünkü bazen en etkili ilaç, doğanın kalp atışını duymaktır.

Elbette uzun süren kapalı havalar bazı insanlarda karamsarlığı da tetikleyebilir. Bu durumda yağmurun dostluğunu kaybetmeden, gün ışığına da yer açmak gerekir. Griyle barışmak güzeldir ama karanlığa teslim olmamak da bir sanattır. Dengeyi bulan plüviofil, hem doğayı hem kendini en iyi tanıyan insandır.

Yağmuru sevmek, doğayı sevmektir. Gökyüzü ağladığında bile güzellik görebilmektir. Ve belki de en önemlisi, insanın kendi içinde de fırtınalar koptuğunda, o yağmurlu sessizliği hatırlayabilmesidir. Çünkü bazen, iyileşmek bir damla sesiyle başlar.

image2.jpeg

image0.jpeg

image1.jpeg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.