Şap Hastalığı

Şap hastalığının SAT2 suşu (virüs) ülkemize gireli yaklaşık 6 ay oldu ve halen hükmünü sürdürmekte. Hemen hergün üreticilerden feryatlar yükseliyor. Ayaklarda, ağızda ve memedeki lezyonlar şapın girdiği sürüleri büyük ölçüde rahatsız ediyor. Diğer yandan buzağılarda ölümler olduğunu duyuyorum. Büyüklerde ise şap başka bir hastalıkla birleştiğinde örneğin; solunum yolu enfeksiyonuyla biraraya geldiğinde ölüme yol açıyor. Bu sebeple 2008 yılında yazdığım bir teknik bilgiyi yıllar sonra tekrar yayınlamayı uygun gördüm.

Hastalığın biran önce ülkemizi terk etmesini dilerim. Tekrar geçmiş olsun.

ŞAP HASTALIĞI (DABAK)

Çift tırnaklı hayvanlarda görülen, çok bulaşıcı VİRAL bir hastalıktır. Ülkemizde daha çok sığırlarda sorun olarak görülür. Ekonomik yönden çok büyük kayıplara sebep olur. Ticarete ve dış ticaretimize engeller yaratır.

Ergin sığırlarda genellikle öldürücü değildir. Ancak; buzağılarda virusun doğrudan kalp kası üzerine etki göstermesi sonucu ani ölümler olur. Şap hastalığı ağız, ayak ve memelerde yaralarla klinik belirti gösterir. Belirtiler önce kabarcık şeklinde olup, sonra kabarcıkların sıyrılması sonucu yaralar ortaya çıkar. Hastalık ağızdan ip gibi salya akması, ağız şapırtısı, topallık ve dişilerde meme uçlarındaki yaralarla karakterize olup, ergin hayvanlar genellikle iki hafta içinde klinik olarak iyileşirler.

Şap hastalığı iyileştikten sonra meme ucu yaraları ile ilgili olarak meme iltihapları (mastitis) ve ayaktaki yaraların sonucu topallık gibi kalıcı problemler hayvanların ve işletmenin başına dert olabilir. Şap virusunun yedi tipi ( A,O, C, Asia 1, SAT1, SAT2, SAT3) ve bunların toplam 60 alt tipi bulunmaktadır. Tipler arasında çapraz bağışıklık söz konusu değildir. Ülkemizde bugünlerde A,O, Asia 1 tipi şap görülmektedir.

Şap virusu kuru ortamlara ve güneş ışığına dayanıksızdır. Ancak kışın hayvan dışkısında altı ay canlı kalabilir. Salyada 14 gün, sütte 9 gün canlı kalabildiği bildirilmektedir. Virus her türlü yol ile hızla bulaşır. Doğrudan temas en önemli bulaşma yolu olup, araçlarla, insanlarla, rüzgarla, sütle bulaşabilir. Hasta hayvanların idrarı, dışkısı, salyası, sütü ve eti bulaşma kaynağıdır. Virusun girişi ağız, burun, boğaz yoluyla olur. Yayılmada hayvan pazarları, ortak kullanılan suluklar ve meralar önemli rol oynar. Hastalık çıkmış yerin on kilometre yarıçapındaki bölge en çok tehlikeye maruz kalan bölgedir. Hastalık çıktığı duyulduğunda işletmeler derhal ” içine kapanmalıdır”. Yani hayvan, ot, saman, malzeme ve insan giriş çıkışı, kesinlikle önlenmelidir. Çalışanların zorunlu giriş çıkışı için giysilerin, çizmelerin değiştirilmesi ve dezenfeksiyon yapılması gibi önlemler alınmalıdır. Hastalık etkeni çamaşır suyu, çamaşır sodası ve sirkeye karşı hassastır. Çamaşır suyunun % 2’lik, çamaşır sodasının %4 ‘lük çözeltilerinin dezenfeksiyonda kullanılması uygun olur. Ağızdaki yaraların %10’luk yemek sodası (sodyum bikarbonat) çözeltisi ile yıkanması da rahatlatıcı ve iyileştirmeyi hızlandırıcı bir etki gösterir.

Şap hastalığında bulaşmanın en önemli yolu doğrudan temas olup, buradaki başlıca problem inkubasyon dönemi veya kuluçka dönemi dediğimiz klinik belirtilerin görülmediği zaman dilimidir. Dışarıdan bakıldığında henüz bir belirti görülmediği halde hastalık ilerlemekte ve bulaşma olmaktadır. Klinik belirtiler görüldüğünde ise iş işten geçmiştir. Başka bir yanıltıcı yol klinik iyileşmenin ardından hayvanların bir süre ” taşıyıcı” olarak kalmasıdır. Özellikle yutak bölgesinde altı ay ile 24 ay arasında virusun canlılığını koruduğu bildirilmektedir. Şap virusunun kuluçka süresi 2-14 gün arasındadır. Hastalık genellikle 3-5 gün içinde ortaya çıkar. Karantina süresinin bu bilgiler ışığında 15 günden az olmaması gerekir. Çiftliğe yeni getirilecek bir hayvanın, en az 15 gün karantinada tutulduktan sonra, diğerlerinin yanına konulması yerinde olur. Hastalık çıkmış bölgelerden, hastalık sönmüş dahi olsa, hayvan almamak en akılcı önlemdir.

Şap hastalığı zoonoz hastalıklar listesinde, yani hayvanlardan insanlara geçebilen hastalıklar arasında sayılmakla birlikte, böyle bir bulaşma çok nadirdir. Çift tırnaklı hayvanların bir hastalığı olduğundan insanlar bu viruse karşı duyarlı değildirler. Bağışıklık sistemi çökmüş, direnci kırılmış insanlara, çocuk ve yaşlılara bulaşma ihtimali olabilir.

Ülkenin genel olarak şap hastalığından korunması için alınacak önlemler, hayvan hareketlerinin kontrolü, kordon konulması ve hastalık çıkmış bölgelerdeki yolların hayvan hareketlerine kapatılması olabilir. Şap hastalığının teşhisi klinik belirtilere bakılarak kolayca konulabilir. Kesin teşhis ve tip tayini için laboratuvar testleri gerekir.

Hastalığın tedavisi yoktur. Ağız ve ayakların sodyum bikarbonat (yemek sodası) solüsyonu ya da sirkeli suyla silinmesi yararlı olur. İkincil enfeksiyonların önlenmesi için antibiyotik kullanılması yaygın bir uygulamadır. Hastalık daha önce de söylediğimiz gibi iki hafta içinde, belki bir takım hasarlar bırakarak, iyileşir. Hastalığın koruyucu aşıları vardır. Ülkemizde ikili, üçlü, dörtlü karma aşılar satılmaktadır. Bunlar A,O, Asia 1 ve bazen A.İran 96 tiplerine karşı hazırlanmış aşılardır. Aşılama buzağılar 4 aylık olduklarında başlamalı sekizinci ve on ikinci aylarda tekrarlandıktan sonra, 6 ayda bir rapellerle devam edilmelidir. Sürekli aşılama bağışıklığın devamlılığını sağlayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.