Mikrop Hikmet
Sevgi her zaman kolay olanı seçmez
“Bu evi terk ediyorsun ve seni geri istemiyorum.”
Duyduğu sadece buydu.
Ne bir tartışma, ne bir bağırış.
Sadece kuru, soğuk bir cümle…
Ve ardından kapanan bir kapı.
Bunu söyleyen, çocukluğundan beri ona bakan, onu büyüten büyükannesiydi.
Şimdi ise, bir yabancı gibi onu kapının önüne koymuştu.
O anı gören dedesi neye uğradığını şaşırdı:
— “Ama ne yapıyorsun? Neden onu bu şekilde dışarı atıyorsun? O senin torunun!”
Büyükannesi cevap vermedi.
Topuklarını döndürdü ve evin içinde kayboldu.
Hiçbir şey anlamamıştı.
Komşular da öyle.
Kimse bir şey anlamıyordu.
Çocuk amaçsızca yürümeye başladı.
Sadece dışarı çıkarken giydiği kıyafetleri vardı üzerinde.
Ne parası vardı, ne telefonu, ne de evi açacak bir anahtarı.
İlk olarak bir arkadaşının kapısını çaldı:
— “Kalacak yerin var mı? Sadece bir süreliğine.”
— “Ne oldu ki?”
— “Beni evden attılar.”
— “Off... Üzgünüm ama ailem kimsenin evde kalmasına izin vermez.
Ve dürüst olmak gerekirse... Senin için hiçbir şey yapamam.”
Yürümeye devam etti.
Başka bir arkadaşı onu fark etti:
— “İyi misin? Ne oldu sana?”
— “Kalacak hiçbir yerim yok. Birkaç gün sende kalabilir miyim?”
— “Ama burada ne yapacaksın? Paran var mı? Masraflara katkıda bulunabilir misin?”
— “Hayır... Hiçbir şeyim yok.”
— “Çok üzgünüm. Ama burada kalamazsın.”
Çocuk başını eğdi.
Ve sessizce uzaklaştı.
Son çare olarak kız arkadaşının yanına gitti.
Sarıldı ona, her şeyi anlattı.
Kız endişelendi, ailesiyle konuşmaya gitti.
Sonra geri döndü, sesi kısıktı:
— “Kalamayacağını söylüyorlar. Ve ben de… Ben de bir şey yapamıyorum.
Üzgünüm aşkım… ama böyle yürümez.”
Ve artık gerçekten yalnız kaldı.
Yapayalnız.
Bir kaldırım bankına oturdu. Gökyüzüne baktı.
Her şeyini, artık yanında olmayan insanlara vermişti.
Saatler geçti.
Ve kimse gelmedi.
Tam artık kimsenin onu istemediğini düşündüğü anda…
Dedesi geldi.
— “Hadi, eve dönüyoruz.” dedi.
Çocuk başını çevirdi:
— “Neden? Neden geri dönmemi istiyorsun? Zaten atıldım.”
— “Lütfen. Sadece bana güven. Hadi.”
Sessizce arabaya bindi.
Yol boyunca tek kelime konuşulmadı.
Eve vardıklarında, büyükannesi koşarak ona sarılmak istedi.
Ama çocuk geri çekildi.
Dedesi onu bir sandalyeye oturttu ve yumuşak bir sesle konuştu:
— “Büyükannen bunu sana acı çektirmek için yapmadı.
Seni sevdiği için yaptı.
Sadece, gerçekleri kendi gözlerinle görmeni istedi.
Çünkü bazen bir şeyin farkına varman gerekir:
Yanında olanlar, çoğu zaman senin sundukların için oradadır.
Ama ihtiyacın olduğunda, gerçekten kimin yanında kaldığını görürsün.”
— “Sana, görmek istemediğin gerçeği göstermek zorundaydı.”
Çocuk ağlamaya başladı.
Büyükannesi yaklaşarak diz çöktü önünde:
— “Bunu yapmak kalbimi parçaladı. Ama seni, yalana inandıracak kadar sevmiyorum.
Sana gerçek sevgiyi göstermek zorundaydım.”
Sıkıca sarıldılar.
Tıpkı çocukken olduğu gibi.
Ve o an, hiçbir sözün öğretemeyeceği bir gerçeği fark etti…
Sevgili Gönül Dostlarım Bu yazıyı görünce paylaşmak istedim..

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.