YENİ BİR ŞEYLER GİBİ

Hayatımızda bazen bir şeyler biter. Önce şaşkınlıktır yarattığı. Ama daha sonra hiç olmadığınız kadar bir duygu durumu içinde bulursunuz kendinizi. Değişimdir bu. Bazılarımız değişimden korkar. Öyle bir kapanır ki dışarıya hiç ışık sızdırmaz ama değişim zamanı geldiyse direnecek bir şey yoktur.

İnsan hayatı çoğu zaman farkına varmasak da bir periyottata ilerler. Ve her bir periyot kendi zaman çizelgesine ve değişimlerine sahiptir. Bu yüzden de hayatımızda ‘’akışa bırakmak’’ dediğimiz bir deyim çıkmıştır.

Peki nedir bizi değişimde bu kadar korkutan? Hayat biz fark etmesek de değişiyorken sözcüğün nasıl bir büyüsü var ki bizi yerimizden hoplatıyor? Temel korkularımızdan birini tetikliyor sanırım. O da yenilik korkusu.

Yüz yıllar önce atalarımız gruptan ayrılmayanın hayatta kalma olasılığının yüksek olduğunu keşfetmiş. Yani farklı davranmayan hayatını sürdürmüş. Maceraya kapılan ise çoğu zaman gen havuzunda yok olmuş gitmiş. Çoğumuzun genetik aktarımında yeniden korkma, farklılıktan çekinme davranışı var. Çoğu zaman kıyıdan ayrılmamayı tercih etmemizin sebebi bu.

Ama hayat her zaman sakin bir denizde yol alan gemi gibi değil. Bazen fırtınalar eşlik ediyor hayatınıza ve siz rota değiştirmek zorunda kalıyorsunuz. Hiç düşünmediğiniz başka bir yolda olduğunuzu fark ediyorsunuz. İşte o anda önce şaşkınlık ardından korku ve merak yakalayıveriyor sizi. Şu durumda ayak diremek yerine bizde zaten olan bir şeyi kullanma zamanı geliyor: Cesaret.

Cesaret, değişimi beraberinde getiren en önemli unsurdur. İnsanoğlu değişimden yana oy kullandığı için bu kadar gelişmiş bir medeniyetin içindeyiz. Daha da gelişmeye devam ediyoruz. O zaman bazıları değişimden korkmazken neden bazılarımız bu kadar kaskatı kesiliyor değişim karşısında?

Yazımın bir yerinde gen havuzundan bahsetmiştim. Sanırım fark burada başlıyor. Bazı insanlar değişim odaklıyken bazıları aynılık odaklıdır. Değişim odaklı insanlar farklılığı benimserken aynılık odaklı insanlar her şeyin aynı devam etmesinden yana olur. Yıllarca aynı eşyaları, giysileri kullanırlar, aynı işte çalışmaya devam ederler ve bundan çok keyif alırlar. Onlar için değişim bir travmadır. Farklılık odaklı insanlar ise hayatın tekdüze gidişinden çabuk bunalırlar ve hep bir şeyleri farklı yapma gereğinden bahsederler. Bu anlattıklarımız iki uç gibi görünmesine rağmen aslında bir denge söz konusudur. Düşünsenize hem bu hayatta bazı şeyler istikrar açısından aynı devam etmeli bazı şeyler ise zamanı geldiğinde yerini yenisine bırakmalı.

Ancak burada bahsetmemiz gereken bir husus daha var. O da değişimin kendisi. Hayat her dakika değişiyor. Yaşadığımız anı bir daha yaşama şansımız yok. Bitip gitmiş oluyor. Ve hızla değişen dünyamızda ancak hayata ayak uyduranlar, daha huzurlu ve mutlu bir hayat sürüyor. Bir şeyin değişme zamanı geldiyse istesek de istemesek de değişiyor. İlişkilerimiz de öyle. Bitmesi gereken bitiyor. Evrilmesi gereken evriliyor. Büyük bir aşkla başladığımız evlilikler artık bir yere gitmediğinde değişim sinyalleri veriyor. O zaman işaretleri doğru okumak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her bitiş aslında yeni bir başlangıçtır. İçinde olduğumuz durum, o an bize çok kötü gelebilir ama onun nereye doğru değişeceğini şimdiden bilemeyiz. Büyük resmi görmediğimiz sürece ancak fikir yürütebiliriz. Evrenin daima artıda çalıştığını bilmekte yarar var.

Değişim, kapımıza geldiğinde önce derin bir nefes alın ve yolunuza devam edin. Olması gereken olacaktır diye düşünüyorum sevgili dostlarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.