YENİDEN OLMAK

     İnsanların en büyük kaybı, daha fazla okuyunca öğrenince ve dinleyince mutlu, başarılı olacaklarını sanmalarıdır. Halbuki hayata geçmediği sürece bir anlamı yoktur. Uygulamayı başarıp hayatına katmayı başaranlar; farklılaşır, olgunlaşır, gerçek sevgiyi ve esenliği yaşar.

     Farklılaşmak ve olgunlaşmak kendi kendimize kararlarımızı alabilme yetimizi kazanmamızı sağlar. Bunun bize faydası o kadar çoktur ki. Bir kere doğal olmayı öğreniriz bu sayede. Yapaylıktan uzak biri olduğumuzda içimizden geldiği gibi davranmanın dayanılmaz hafifliğini yaşarız. 

     İçimizden geldiği gibi davranmak, daha mutlu olmamızı sağlayabilir. Rol yapmak zorunda hissetmeyiz kendimizi. İlişkilerimizi daha sağlıklı kurmayı başarabiliriz. Bu, oldukça önemlidir çünkü bizi en çok yıkan sağlıklı ilişkiler yaşayamama duygusudur. Biz sağlıklı davranış modeli benimsemediğimizde bir döngü yaratırız ve karşımızdaki de bu döngünün bir parçası olur. Bizden gördüğü üzere ilişkiyi bu şekilde oturtur. Esas sıkıntı budur ki döngüyü düzeltmek için kimse bir şey yapması gerektiğini düşünmez.

     Doğal olmanın hayatımızda yarattığı etki, maskesiz olmamızı da kolaylaştırır. Maskesiz olmak da harikadır. Düşünsenize birçok ağırlıktan kurtulmak gibidir. Kurtulamadığımızda o kadar çok maske takmak zorunda kalırız ki. Yorucudur bu. Küçüklükten öreniriz bunu. Bize insanlara içimizden geldiği gibi değil de biçilmiş rollere göre davranmamız kodlanır. Böyle büyütülür bir de ayıp kavramını içselleştiririz. Ayıp denilen, bizim insanlara içimizden geldiği gibi davranmamızdır. Toplumsallaşma adına kendi bakış açımızı kurban veririz. 

     Toplumsallaşmak adına verdiğimiz bu karar, kendimiz olma hakkını alır elimizden. Hatta kendimiz olmayı yasaklar bize. Burada düşünmemiz gereken, toplumsal olmanın nerede başlayıp nerede bittiğidir. Neyi toplum normlarına uygun hale getirmeli neyi kendi adımıza daha sağlıklı hale getirmeliyiz? Böyle baktığımızda cevap verilecek çok sorumuz oluşuyor ancak cevapları oluşturmadığımızda doğal olmayı toplumsallaşmanın tersi bir eylem olarak görmeye devam ediyoruz. Acıdır ki mantığımız ters işlemeye devam ediyor.

     O zaman samimiyeti de kaybediyoruz. Bence en önemlisi de bu. Samimiyet olmadan toplumsal yabancılaşmayı daha derinden hissediyoruz. İçten dostluklar kuramayan, daha bencil ilişkiler yumağı içinde yuvarlanıyoruz. Bu da bize kurduğumuz her ilişkide şüpheciliği beraberinde getiriyor. Şüphe, kurduğumuz ilişkileri daha çabuk bitirmemizi hızlandırıyor. Böylece hayatımızda başka bir döngü de oluşturuyoruz. Güvensizlik döngüsü.

    Ama bu arada ilk başta da dediğimiz gibi daha çok okuyan öğrenen bir toplum olmamıza rağmen insanlar arası ilişkilerin arasının ciddi olarak açıldığı bir topluma doğru evriliyoruz. Peki bu evrilme bize ne kaybettirir?

     Bizi diğer canlılardan ayıran özelliğimiz nedir? Öncelikle özgür irademizdir. Dünya ne kadar ilerlerse ilerlesin özgür irademiz, bizim en büyük özelliğimiz olarak kalmaya devam edecek. Bu özelliğimiz, kendimizle ilgili kararlar alabilme yetimizdir. Doğru ilişkileri analiz edebilme, ayırabilme özelliği kazandırır bize. Bu, o kadar önemlidir ki insan olma hakkını tanırız kendimize. 

     Demek ki bazı özelliklerimizi hiç kaybetmemeliyiz. Kaybedersek bizi biz yapan özelliklerimizi de kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyoruz. O zaman ilk yapmamız gereken doğal olmayı bir refleks haline getirmek. Bunu tekrar başarabilirsek gereksiz maskelerden de kurtulabiliriz ve samimi olmayı yeniden kendimize yakıştırabiliriz diye düşünüyorum. Daha güzel daha güvenilir daha sağlıklı bir toplumu yeniden kurgulamak mümkün olacaktır o zaman. Unutmayalım ki bizi biz yapan özelliklerimiz kaybolmaya yüz tutmuş özelliklerimizdir. Geç kalmadan yeniden kazanmanın yollarını bulmalıyız. Hatta çok geç olmadan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.