YOLCULUK

Hayat hepimiz için uzun bir yolculuk. Bu yolculukta hem çok şey öğreniyor hem de birçok şeyi yitiriyoruz. Amaçlar belirliyoruz kendimize, düşüyoruz peşlerine. Bir bakıyoruz ki durakta kalakalmışız. Kimimiz geri dönmeyi tercih ederken kimimiz de bir sonraki araçla yola devam etmeyi tercih ediyor. Yol ne kadar engebeli olursa olsun bu hayat yolunda ilerlemeye devam ediyor. 
     Peki ne oluyor da bazılarımız başarırken ilerlemeyi bazılarımız olduğu yerde kalıyor? Hedeflerine nasıl oluyor da ulaşabiliyorlar?
     Bunun pek çok cevabı vardır. Birçok alandan girip cevapları bulabiliriz. Bense bugün hedefler üzerinden gitmek istiyorum. Daha doğrusu amaçlarımızın, isteklerimizin nasıl hedeflere dönüştüğünden. Bunun bir formülü var mıdır dediğimizde ilk sıraya hedefi net olarak belirlemek yerleşiyor.
     Hedefi olmayan bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez demiş Montaigne. O zaman ilk yapmamız gereken hedefimizin sınırlarını çizmek. Sınır çizmek kim, nerede, ne zaman, nasıl, ne yaparak sorularına cevap vererek oluşturulur. Böylece bir adımlamamız ortaya çıkar. Çerçeveye oturan hedef bizim için görünür bir resim olur. Resmin görünür olması da somutlamamızı kolaylaştırır. Hayalden gerçeğe yolculuğumuz başlar.
      Çerçevemizi belirledik ama bununla birlikte isteğimizin ne kadar olduğunu da ölçmemiz gerekir. Herkes bir şeyleri ister. Gerçekleşmesini istediğimiz yığınla şey. Onları gerçekleştireceğimize olan inanç,  iç motivasyonumuzu destekler. Biz de daha çok istemeye başlarız. Doğru yolda olduğumuzun göstergesi de budur. Çok istemek. Öğrencilerimle yaptığım çalışmalarda ilk sorduğum soru budur: Ne kadar istiyorsun? Çok iyi dinlerim cevabını. Bilirim ki bana vereceği cevabın içini ne kadar doldurursa o kadar yılmayıp devam edecektir hedefi için.
     Çok istediğimiz bir şeye duygularımız da eşlik eder. Duygularımız bize yol haritası oluşturur. Havayı koklamamızı sağlar. Havayı iyi koklarsak duyusal bir keskinliğe ulaşırız. Duyusal keskinlik, hedefimiz için neyin iyi neyin yapılabilir olduğunu gösterir bize. Hayallerimizi güçlendirir.
     İstek ve duyusal keskinlik hedefimize ulaşmamızda bize yol aldırırken aynı zamanda davranış esnekliği de kazanmamızı sağlar. Bu da hedefe ulaşmak için olmazsa olmazlarımızdandır. Pek çok seçenekle ilerlememizi sağlar. Yeni yollar denememize olanak tanır. İlk başarısızlıkta vazgeçmemizi engeller. Hani dedik ya yol engebelerle dolu olabilir diye. Bu yolları nasıl aşacağımız bizim buna ne kadar esnek bakacağımızla ölçülür. Denediğimiz yöntem işe yaramıyorsa değiştirir, daha doğru bir yol buluruz.
     Hayat bize bir kereliğine sunulmuş bir hediyedir diye düşünüyorum sevgili dostlar. Çok acı zamanlar yaşasak da insan olmanın gereği hiç durmadan devam ederiz yaşamaya. İsteklerimiz, hedeflerimiz eşlik eder bize. Sadece kendimize özgü olmayabilir de bunlar. Daha büyük bir resme bakıp insanlık için toplum için de hedefler kurabiliriz. Mutluluk, başarı, aile kurmak, çocuk yetiştirmek, para kazanmak, ünlü olmak, bir buluşa imza atmak, toplum yararına çalışmak… Bunların hepsi bir hedeftir bizim için. Bir şeyler için çaba harcamak varoluşumuzu da simgeler, insan oluşumuzu hissettirir bize. Büyük ya da küçük hatta ufak da olsa hedeflerimiz olmalı diye düşünüyorum.
     İnsanın hayal ettiği müddetçe yaşayacağını söyleyen Yahya Kemal, hayallerimizin bize yol göstermesini de arzulamıştır. O zaman son sözümüz: İnsan bu hayatta hedefleri ölçüsünde yol alır. Yol alırken de gelişir, değişir. Yürümeye değer bir yol haline getirir yaşamı.
     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.