Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

KORKUNUN DEĞERİ NE KADARDIR?

Yangın, deprem, sel ve bütün felaketlerden sağ salim çıkmak tek dileğimiz.

Kimseye bir şey olmasın, kimsenin canı yanmasın, kimse sevdiğini kaybetmesin. Herkes iyi olsun.

Bu kış çok üzüldük ağladık. Depremi yaşadık ve ilk kez bu kadar büyük hasar aldık hepimiz. Kendi evimizde bir tek tabak yere düşmediyse bile, sanki evlerimiz yıkılmışçasına dertlendik. Çok üzüldük, kahrolduk.

Ölenlere, un gibi ufalanmış betonun altında kalan bebeklere, annelere ağladık günlerce.

Çok soğuktu ve o soğukta sokakta kalanlar için seferber olduk. Biz sıcak yataklarımızda yatamadık huzurla. Çünkü orda bir yerde evi yıkılmış ve sokakta kalmış insanlar vardı. Çadır kuruldu, battaniyeler yemekler taşındı. Ama yeter miydi? Hayattalardı ama yeter miydi?

Bu sefer yandık. Yaz günü sıcağa of aman derken, geldi yaktı birisi bizi.

Öyle yandı ki her yer, of çok sıcak demeye utanır olduk.

Keyfimizi kaçırıyor diye söylenmeye utandık. Çünkü birileri o sıcakta can savaşı veriyordu. Canını kurtaran ormana koşuyordu. Bir faydam olsun diye.

Aman bana bir şey olmadı deyip evine kapanmadı kimse. Çünkü içimize sinmedi.

Yine yardımlar koştu, kamyonlar taşındı. Yemekler, kıyafetler.

Çok şükür hayattalar dedik. Ama yine içimizde bir huzursuzluk.

Hayattalar ama oksijenleri kirlendi, nefesleri tıkandı. Bize sıcak geliyorsa, onlar yanıyordu.

Can kaybı yok dendikçe deliriyorduk. Çünkü sayısını bilmediğimiz kadar can kaybı vardı. Parmakla gidip sayamazsınız. Kuşlar, kediler, köpekler, atlar, ayılar, tavşanlar, geyikler, kaplumbağalar, kuzular, koyunlar, tavuklar. Kalbi atan, nefes alan canlılar.

Ve bilemediğimiz, bir yerlere saklanmış canı çok ama çok yanan nice hayvanlar.

İşte bunların varlığını bilerek huzur bulamıyorduk evde.

Cayır cayır yanan canlılar varken nasıl huzur bulunur ki?

Maddi kayıplar yerine konulur elbet. Birileri çıkıyor sözler veriyor, her şeyi yerine koyacağız daha güzelini yapacağız diyor.

Ancak burada kimsenin aklına gelmeyen bir şey var.

Paranın yerine koyamayacağı şeyler.

Yanıp giden anılarınız kaça satın alınabilir?

Yıllar önce babamın dükkanı yanmıştı. Her şey neredeyse kül olmuştu. Bebeklik resimlerimin olduğu albüm yanmaktan kurtuldu diye sevinçten ağlamıştım. Yedeği yoktu çünkü. Yerine koyamayacağım anılarımdı.

Tıpkı depremde olduğu gibi yangında da anılar gitti.

Deprem sonrası ağlayan bir kadını hatırlıyorum. Yirmi senelik ana yadigarı tabaklarım gitti, aileden kalan gözüm gibi baktığım hatıralarım gitti demişti. Olsun canın kurtuldu diyorsun da, insan da anılarının toplamıdır bir yerde.

Hepimizin yok mu gözü gibi sakladığı bir şeyler?

Aileden kalmış bir tabak, bir örtü. Sevdiğiniz birinden aldığınız ufacık ama çok kıymetli bir hediye. Yıllardır gözünüz gibi baktığınız bir şey?

İşte onların hepsinin yok olduğunu düşünün. Zor çok zor...

Dahası, herkesin içinde bitmeyecek korkular kaldı.

Uzun yıllar beraberinde taşıyacağı korkular, endişeler.

Belki panik ataklar, yepyeni fobiler, ateş korkusu, kapalı yerde kalma korkusu.

Yangını yaşayan kaç kişi bir daha ateş gördüğünde paniğe kapılmayacak? Yanan kibrit görse irkilmeyecek kaç kişi var?

Çok uzun zaman uyku uyumayacak çoğu. Ya uykumda yanarsam diye.

Bunlar neyle ödenir? Bir insanın korkularının değeri ne kadardır?

Her yangın mağduruna milyonluk gelecek versek karşılar mı? Paniği geçer mi, uykuları düzelir mi, yeniden ateşi sever mi?

İşte bu yüzden hasar çok büyük. Paranın satın alamayacağı kadar büyük hem de.

Önceki ve Sonraki Yazılar