Pınar Yeşiltay Sevim

Pınar Yeşiltay Sevim

MODERN ÇAĞDA EBEVEYNLİK VE  “KAYGI”

Günümüz bireyleri kadar gençler ve çocuklarda da kaygı bozukluğunun yaygın olarak görüldüğüne şahit oluyoruz. Bunun nedenini bir yandan yaşam tarzlarımızda meydana gelen değişiklik olduğu kadar diğer yandan tüketim alışkanlıklarımızın değişmiş olması olarak görüyorum. Yani ekonomik gereksinimlerin ciddi anlamda arttığı, teknolojik aygıt modellerine göre kişilerin statülere ayrıldığı, lüks tüketimin pompalandığı ve bu kadar tüketim odaklı yaşam için para kazanmanın öneminin kat be kat arttığı dönemlerdeyiz. Sosyal medyanın her daim hayatın toz pembe kısmını yansıtması, insanların ekonomik durumlarına ya da statülerine göre sınıflandırılması, mutlu olmak için “sahip olmak” gerektiği algısı gibi nedenlerin kaygı bozukluklarında önemli rol aldığını düşünüyorum.

Asında kaygı bozukluğunu tanımlamadan önce kaygı sözcüğünü tanımlamak gerekir: KAYGI hayatımızdaki duygular yelpazesindeki renklerden biri yani bizim duygumuzdur ve bizi tehlikelerden korumakla görevlidir. Gerçekte var olmayan ama gerçekleşmesi halinde bizim için tehlikeli olabilecek durumlara karşı bizleri uyarır. Dolayısı ile kaygı aslında yaşamımızda bir düzeyde olamsı gereken bir duygudur ancak süreklilik kazanmış bir halde ve rahatsız edici boyutlarda ise bir uzmandan yardım almak gerekir.

Kaygı bozukluğunun biyolojik ve psikolojik alt yapısı vardır ve biraz da kişi mizacı ile ilgili bir durumdur. yani doğuştan mizacı rahat olan birinin daha az kaygılanması muhtemeldir. Ayrıca genetik kodlar aracılığı ile kaygının aktarıldığı artık bilimsel olarak bilinmektedir. Yani anne babadan biri ya da ikisi de kaygı bozukluğu yaşıyorsa çocuklarda da kaygı bozukluğu yaşama olasılığı artacaktır. Yapılan araştırmalara göre kaygılı ebeveynlere sahip olan çocukların kaygı problemlerini daha sık yaşadıkları gözlemlenmiştir. Diğer yandan kişinin psikolojik olarak rahat ya da kaygıya meyilli olması da etkilidir. Ancak unutulmamalıdır ki çok güzel bir çocukluk geçirmesine ve daha önce herhangi bir psikolojik sorun yaşamamasına rağmen hayatının ilerleyen dönemlerinde eşinin, işinin, sosyal çevresinin, medyanın ve toplum baskısının etkisi ile de psikolojik problem yaşayabilir. 

Sosyal çevrenin çocuğun/bireyin sorunlarına neden olabileceğini söylemiştim. Bu sosyal çevrenin en önemli ve hatta ilk önemli basamağı elbetteki ebeveyndir. Ebeveyn çocuğun psikolojik alt yapısını oluşturmaktadır. Anne babanın yaklaşımı çocuğun hayata bakışını şekillendirir. Anne baba tutumlarımlarının çocuğun anlık ya da gelecekteki sorunlara yol açabileceği unutulmamalı doğru ebeveyn tutumları sergilenmelidir. Bizlerin yetiştirildiği nesillerde daha sık gördüğümüz baskıcı ebeveyn tutumları günümüzde azalsa da şimdilerde de “akademik baskı”, “başarı, performans baskısı” şeklinde kendimi göstermeye devam ediyor bir anlamda. Kimse çocuğunun daha az başarılı, daha az sosyal, daha az girişken, daha az yaratıcı ya da inovatif düşünceye sahip olmasını kabul edemiyor. Bir çok anne baba çocuğunu “En” olarak görmek için çocuğa ciddi anlamda baskı uyguluyor ve hatta çocukluklarını yaşamalarıma müsade etmiyor. Bu çocuklarda genellikle içe kapanma, performans kaygısı, sınav kaygısı, öz güven zedelenmesi ve zaman zaman da sorunları şiddetle çözme eğilimi olduğunu görebiliyoruz. Anne babanın beklentileri karşısında çaresiz kalan, beklentiyi karşılayamaması halinde aldığı karneyi eve götüremeyeceği gerekçesi ile intihar eden çocukların haberlerini okuduk geçmiş senelerde. Şimdilerde online eğitim olması ve pandemi dolayısı ile karne verilmemiş olması bir anlamda avantaj oldu belki de baskıcı ebeveynlerin çocuklarına göre.

Bir de baskıcı ebeveynlerin aksine tavizkar ebeveynlik modelini benimsemiş aileler vardır ki ne yazık ki bu çocuklarda herkesin kendisine tıpkı anne babasının davrandığı gibi davranmasını, taviz vermesini, her istediklerinin olmasını beklerler. Dolayısı ile bu çocukların da sosyal hayatlarında mutlu ve huzurlu olmaları her zaman mümkün olmayacağı için kaygı bozuluğu da dahil olmak üzere bir çok soruna açık olacaklardır. Aşırı koruyup kollayan, çocuğun arkasını her daim toplayan ebeveynlerin çocuklarının da kendilerini sürekli tehlikede hissetmesi kaygı ve özgüven sorunlarının temelini oluşturabilmektedir. Son olarak mükemmeliyetçi anne baba tutumlarında da çocuk hiç bir zaman gerçek anlamda tatmin olamayacağı, hazzı yaşayamayacağı için sürekli mükemmel olma, birinci gelme kaygısı ile baş başa kalacaklardır. 

Sonuç olarak ‘Kaygı’nin tek bir kaynağı ya da noktası olmadığı gibi anne babanın tutum ve davranışları ile yakından ilgili olduğun unutulmamalıdır.

İçinde yaşadığımız Covid-19 süreci, geçtiğimiz aylarda ard arda yaşadığımız doğal afetler, küresel anlamda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, istihdam sorunları ve görünür olmakla birlikte tüketimin pompalandığı 21.yy da kaygılardan uzak kalabilmek oldukça zor. Elden gelen mümkün olduğumuzca kendimizi geliştirmek, bilinçli ebeden olmak, medya uzağına düşmemek için strateji geliştirmek, ayağını yorganına göre uzatmak ve bilinçli ebeveyn olmak olsa gerek.

Sevgilerimle
11.03.2021

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.