ŞİDDET DİLİ VE EDEBİYATI

 

Hazırsanız bir tespitti bulunacağım:  

Şiddet, yurdum insanının, kendini ifade etme şekli ve iletişim yolu haline gelmiştir.  Acı ama gerçek olan durum budur. Bkz. Gazete, 3. Sayfaları  ve haber bültenleri. Eften püften sebeplerle, memleketin şiddet ve hiddetle birbirine sardığını görmek için sokağa çıkmaya bile gerek yok.  Bu şiddet iklimini kınarken bile şiddeti en azından cümle içinde kullandığımızın farkında mısınız? Şiddetle kınıyoruz, şiddeti...

 

Şiddet sadece fiziki değildir. Psikolojik şiddet., daha yaygın ve zararlı olan şeklidir. Evet, gizli şeker gibi gizli şiddet vardır. Evde, işte, okulda ve hayatın her alanında olanı da bu gizli şiddettir.

 

Kitap okumayan ve elinde avucunda 200 kelime bulunan bir kişi, duygularını nasıl ifade edebilir, düşünün. “ Siz Türkçede nasıl diyorsunuz” diyemeyen arkadaş, dilinin ucuna gelen ve dışarı çıkamayan duygularını ifade etmek için adam elini, ayağını kullanıyor.  Serbest veya grekoromen tarzda kendisini ifade ediyor.

 

Bugüne kadar beyin sapı ve omurilik soğanı ile gelebilmiş bu canlı türü, beynini israf etmemiş,  Türkçe veya başka yabancı dil bilmediğinden, kendisini de bildiği tek dille ifade ediyor,  normal değil mi?

 

Anahtar kelime, iletişim. Etrafınıza bir bakın, kavgaların çoğunda “Sen kimsin?” “ Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye başlıyor. Bu, İLETİŞİM KURMA ÇABASI değil de nedir?

 

Sen sus gözlerin konuşsun, vecizesinden de anlaşılacağı gibi önce GÖZLER konuşmaya başlıyor. “NE BAKIYOSUN?!” Bu ülkenin sokaklarında işlenen cinayetlerin azımsanmayacak yüzdesinin sebebi, “bakış açısıdır”.  Bakışı denk getiremezsen zor tabi. Dik bakamazsın, “DİK DİK NE BAKIYORSUN?” yandan bakamazsın “VAR MI BANA YAN BAKAN?” Bakış açısı çok önemli, mevzu.

 

İletişim ,bizim gibi sosyal primatlar için temel ihtiyaçtır. İletişim, kurmak için dil gerekir. 200 kelime ile, ne konuşacaksın? “N’APIYOSUN? İYİ SEN N’APIYOSUN? İYİ BENDEN DE. EE DAHA DAHA NASILSIN? İYİ SEN?” mevzu bitti.  

 

Trafikte, iş yerinde, okulda, sokakta, sahada, pistte, havada, karada her yerde şiddet var. Görüyoruz, yaşıyoruz. Akıl ve ruh sağlığındaki bozulmaları ayrı tutsam bile – ki bu konuda, zirai ilaçlama uçağı ile şehirler üzerinden halka anti-depresan püskürtülmesi önerimi saklı tutuyorum- hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar döğüşe döğüşe anlaşıyor  artık yurdumuzda.

 

Öfkenin hitabet sanatı olduğu yerde, şiddetin beden dili ve edebiyatı olmasına şaşmamak lazım. Ne yapalım, bize de ŞİDDETLE KINAMAK düşüyor, şiddeti.

 

Nalet olası  şiddet de her yerde...

 

Dövüş Kulübü, filmindeki gibi bir temiz dayak yesek, atsak pamuk gibi oluyoruz. Ama iş orada bitmiyor.

 

ABD’den bile çok Beyzbol sopası satılan yurdumuzda, sevincini bile havaya ateş ederek gösteren HOMO MAGANDUS türü ile nerede nasıl karşılacağını bilemiyorsun.

 

Otel lobisinde, eşi ve kızı yanında darp edilen  tiyatrocu, Hakan Yılmaz –KENDİSİNE ÇOK GEÇMİŞ OLSUN BU ARADA- olayı anlatmak istediğimi özetliyor aslında;

 

  • Beni tanıdın mı?

  • Hayır çıkartamadım?

  • Nasıl tanımazsın  aq

  • Ne diyorsun kardeşim? Git başımdan.

  • Daş yok mu la, levye, haydar?!! Yırmık? Depik??

 

Neyse ki, Mahkemeler var da bu tür olaylar cezasız kalmıyor. *

 

Saldırganlar, en azından ifade verdikten sonra salıverilmişler.  Mahkeme de biliyor, tabii sokaklar daha tehlikeli...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.