Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

SİZCE UMUT VAR MI?

Sizce umut var mı?

Bence yok.

Adaletten, gelecekten, iyilikten hiç umudum yok.

Çünkü;

Her kötü olayın daha kötü bir tekrarını yaşıyoruz.

Tam daha kötüsü olamaz derken, daha daha kötüsü geliyor. Kimsenin aklına gelemeyecek kadar kötü şeyler. Benim diyen korku filmi senaristinin ağzını beş karış açıkta bırakacak felaketler bizde.

Yaşanmış herhangi bir kötü olayın cezasının verildiği, tekrarı yaşanmasın diye daha ağır cezaların uygulandığı bir örneğimiz olsaydı, umut olurdu. Öyle bir örneğimiz olmadığına göre umut da yok.

Geliyordur size de, mutlaka gördünüz hatta katıldınız bile.

Change,org diye bir umut sitesi. Şu kadar imzaya ihtiyaç var diyor. Adalet için yani. Dünyada işe yarıyor olabilir. Bizde işe yaradığını görmedim henüz.

Bir yerde bir çocuk sülalesinin tecavüzüne uğruyor, ortalık yangın yerine dönüyor. Kıyamet kopuyor, adaletler aranıyor.

İyi halden salıveriliyor. Bazen de delil yetersiz deniyor, iftira deniyor. Davalar üç ay sonraya altı ay sonraya atılıyor.

Zaten dava yirmi dakika sürüyor.

Bu örneği gören bir başkası aynısını yapıyor. Çünkü biliyor ki cezası verilmeyecek. Bir şekilde kurtaracak paçasını.

Size Amerikan dava sisteminden bir örnek vereyim hemen.

İzlemediyseniz mutlaka izleyin. Gabriel Fernandez'i kim öldürdü diye gerçek hayattan bir mini dizi var. Olayın bütün dava sürecini işliyor. Ruh hastası bir anne ve sevgilisinin sekiz yaşındaki oğluna yaptıkları işkence sonrası ölümüne sebep olmaları üzerine tutuklanmaları ve dava süreci.

On dakikalık değil saatler süren duruşmalar. Dinlenen onlarca tanık.

Otopsiyi yapan doktorun verdiği ifadede şok oldum.

Çünkü, o yaştaki bir çocuğun timüs bezinin yok denecek kadar küçük olduğunu söyledi. Bunun olmasının sebebi aşırı stres ve mutsuzlukmuş.

Davanın sürecini anlamanız için veriyorum bu detayı.

Nasıl incelendiği, nasıl didiklendiğini anlamanız için.

Dosyalar rafa kalkıp senelerce sürünmüyor.

Ve, en önemlisi, çocuk ile ilgili dayak ihbarını geçiştiren, önemsemeyen sosyal hizmetler çalışanlarının hepsi de yargılanıyor.

Hepsi cezaya kalkmış öğrenci gibi hakimin karşısında hesap veriyor. Müdürleri olayı geçiştirmemiş, arka çıkan partili yandaşları yok. Öylece hesap veriyorlar.

Bizdeki suçlular en büyük suçlular değil elbette. Dünya bunlarla dolu. Ancak bizde yargı çalışmıyor. Onlarda ise çalışıyor. Bir çocuğun timüs bezinin boyutuna bakacak kadar çalışıyor yargı.

Bizde ise yargı twitterda.

Tutuklanması gereken birisi salınınca twitter ayağa kalkıyor, olay kopuyor ve akşam olmadan şahıs yeniden yakalanıp tutuklanıyor. Etki tepki yargısı.

Kadının teki evde bir köpeğe saatler süren işkence yapıyor, sonra hızını alamayıp köpeği balkondan aşağı atıyor. Polise bıçak da çekiyor. Sorgulanıp serbest kalıyor. Twitter yargı aramaya başlıyor.

İyi güzel de bu şahsı serbest bırakan akıl neyi düşünüyor?

Belki onun da umudu bitmiştir. Başka bir sebep gelmiyor aklıma.

Bu olay sizi korkuttu mu, şaşırttı mı? Benzerini yaşadık haftalar önce, aylar önce. Bundan daha da kötüsünü göreceğiz. Gördük de hatta. Daha dehşet birşey gördük. İzmir'de elitimsi bir sitede bir kadının köpeği kayboluyor. İki hafta sonra apartmanın merdiven boşluğunda gözleri oyulmuş, tecavüze uğramış cesedi kafası da kesik şekilde bulunuyor.

Bitti mi sizce?

Olmayacak mı sanıyorsunuz? Bu son canavar mıydı?

Canavarlar bitmez. Onlar hep olacak. Ama belki canavara dur diyen bir yargımız olsaydı. Ne de güzel olurdu.

Siz isterseniz umutlanın, bekleyin. Benim umudum yok.

Şimdiye kadar olmadıysa bundan sonra da olmaz.

Çünkü, eğer olsaydı olurdu.

Önceki ve Sonraki Yazılar